
Bellikler'de yıllar önce kullandığımız araç ve gereçlerin çoğu yok olup gitmiş, geçmişten günümüze pek az araç ve gereç kalmıştı, işte geçmişten günümüze kadar gelebilen gereçlerden biri de soku taşlarıydı. Köyümüzde biri aşağı, biri de yukarı mahallede olmak üzere iki soku taşı bulunmaktadır. Bu taşlar köyün ortak mallarıydı.
Bugün gözden düşmüş, bir kenarda unutulmuş, kaderine terk edilmiş ve ortak kullanılmayan soku taşları köyümüz insanına yıllarca hizmet vermiş, değişen hayat şartları ile birlikte işlevini yitirerek yaşamımızdan çıkan soku taşları, şimdi yalnızlığın koynunda derin uykuya dalmış mazinin sessiz ve dilsiz birer tanıdıkları gibiydi. O taşların dili olsa bize neler anlatırdı neler...
Bellikler'de yaşamış herkes mutlaka eliyle bu sokularda bulgur dövmüş, soku başında saatlerce alın teri akıtmış ve soku başında anılar yaşayarak bulgur dövme işlemine takınıklık etmiştir.
Bu sokularda bulgur yapılacak buğdaylar tokmak gücüyle dövülürdü. Bulgur sahibi sokuyu ve etrafını temizleyip, buğdayı soku başına taşıyıp, tüm hazırlıklarını tamamladıktan sonra köyün güçlü kuvvetli delikanlıları sokuyu çevreler, soku içine konan buğdayları dövmeye başlardı. Bu dövme işlemi iki kişilik gruplar halinde sıra ile yapılırdı. Her tokmak vuran delikanlı ‘heh, teh, tüh…’ gibi sesler çıkarırdı. Bu iş oldukça yorucuydu, her yorulanın yerine daha dinci, daha dinlenmişi gelir, delikanlıların her biri adeta bir yarışın içine girerdi. Bu yarış buğday kıvamına gelene kadar yani kabuk buğdaydan ayrılana kadar, kepek buğdaydan sıyrılana kadar devam eder ve bu iş saatlerce sürerdi.
Sokuda bulgur dövmek emek ve zahmet isterdi. Bu iş komşularla yardımlaşılarak yapılırdı. O zamanlar yardımlaşma bir köy geleneğiydi. Köy insanı her emeğinin karşılığında para beklentisine girmez, yaptığı her iyiliğin karşılığını da beklemezdi. Günümüz dünyasında bu değerlerin çoğu yok olup gitmiştir. Bugün kolektifliğin yerini bireysellik, paylaşımcılığın yerini bencillik almıştır.
Bir zamanlar köyün en hareketli, en neşeli, etrafında insanların eksik olmadığı sokularda delikanlılar bulgur yapılacak buğdayları döverken, genç kızlar da hizmet görürdü. Bir yandan türküler söylenir, bulgur sahibinin ikram ettiği çaylar içilir, yemekler yenirdi. Soku başında yan yana gelen delikanlılar ve kızlar bazen birbirini beğenir ve bazı evliliklerin temeli burada atalırdı.
Bellikler’de eskiye dair ne varsa zahmetli fakat güzeldi, güzelliği de zahmetinde saklıydı. Buğdaydan bulgura dönüşene kadar yoğun bir insan emeğiyle meydana gelen bulgur, tereyağı ile pilava dönüştüğünde kendine has tadı ve lezzeti ile çekilen bütün zahmetlere fazlası ile değmekteydi. Kim ne derse desin; sokuda dövülen, komşularla birlikte hazırlanan bulgurun tadı ve lezzeti bir başka idi. O soku taşları yaşamımızdan çıktıktan sonra plastik ambalajlarda satın aldığımız hazır fabrikasyon bulgurlar bize tadsız ve yavan gelmektedir.
Zaman değişti, teknoloji gelişti, hayatımıza yeni araç ve gereçler girdi. Artık ihtiyacımız kalmadığı için günlük hayatta kullanmadığımız soku taşları gibi nice araç ve gereçler isimleri ile birlikte sessiz ve sedasız hayatımızdan çekildi.
Bir zamanlar yaşamımızda önemli bir yeri olan soku taşları şimdi sadece hatıralarımızda yer almakta. Artık kullanılmayan, bir köşede eskiyi hatırlatan, bir anı olarak kalan o soku taşlarını belki çocuklarımız görmeyecek ve ne işi yaradığını asla bilmeyecek…
26.01.2017 ALTINOLUK
|